15 Kasım 2015 Pazar

Beslenme ve Mutfak Kültürü
İnsanoğlu, yaşamını sürdürebilmesi, hayatta kalabilmesi için bir takım zorunlu ihtiyaçlarını gidermesi gerekir. Bu zorunlu ihtiyaçların en önemlisi beslenmedir. Geçmişten günümüze insanların yiyecek ihtiyaçlarını karşılama biçimleri değişiklik göstermiştir. İnsanların yemek kültürü yaşadıkları coğrafya, iklim, gelenek, görenek ve inanışların etkisiyle oluşur ve gelişir. Bundan dolayı bir toplumun bir milletin yemekleri incelendiğinde, bu yemeklerde o topluluğun ve milletin birçok kültürel unsurlarının saklı olduğu görülür.
Eşme Köyü’nün yemek kültürüne ve beslenme alışkanlıklarına ekonomik hayatta önemli bir rolü olan tarım ve hayvancılık yön vermiştir. Tarımsal üretimin arpa, buğday ve yulafa dayalı olması hamur işi yiyeceklerin; hayvancılık faaliyetleri ise et, süt ve süt ürünlerinin sofralarda bolca yer almasını sağlamıştır. Sebze olarak, patates ve fasulye daha fazla tüketilmektedir.Köyde sığır eti tüketiminin yanında kümes hayvanlarının da etinden ve yumurtasından yararlanılmaktadır.
Köyde yemeklerin yapımında genellikle tereyağı ve zeytinyağı kullanılmaktadır. Yemeklerin lezzetli olması için salça, soğan, karabiber, pul biber, toz biber, nane gibi çeşitli baharatlar da kullanılmaktadır.
Köyde ekmek tüketimi oldukça fazladır. Bu nedenle çoğu zaman yemek yeme kavramı “ekmek yeme” kavramı olarak da kullanılır. Yufka ekmeği, mısır ekmeği (çerepene), nohutlu ekmek, somun ekmek köyde yapılan ekmek çeşitlerindendir.
Köyde sabah kahvaltılarında ekmek, zeytin, peynir, tereyağı, yumurta, bal, reçel, cevizli salça gibi yiyecekler bulunur. Öğlen ve akşam yemeklerinde ise çorba, kapama, kuskus, makarna, mantı, fasulye, patates, beyaz ve kırmızı et yemekleri, dolma gibi yemekler tüketilir.
Salata olarak mevsime göre ne yetişiyorsa onun salatası yapılmaktadır.Tatlı olarak daha çok baklava, tespişte (pekmezli tatlı), kül tatlısı ve sütlü tatlılar tercih edilmektedir. Tüketilen yiyecekler hanelerin ekonomik durumuyla orantılıdır.
Eski evlerde de günümüzdeki evlerde de mutfak evin içinde bulunmaktadır. Günümüzde evlerde ocaklar ve kuzineli sobalar bulunmaktadır. Köyde birçok aile evlerde ayrı bir bölüm ayırıp, kap kacağı koymak için tahta raflar yerine hazır dolaplar kullanıp, mutfakta tüplü ocak, fırın, buzdolabı bulundurmaktadır. Mutfakta tencere, tava, tabak, bardak, kaşık, çatal, sürahi, kase, çömlek, sini gibi kap kacaklar kullanılmaktadır. Önceleri bakır kapkacaklar kullanılırken günümüzde daha çok çelik, teflon, porselen ve cam ürünler kullanılmaktadır (K.K. 3, 13, 26).
Köyde sofra kültürü önemli bir yere sahiptir. Eskiden yer sofrasında yenilen yemekte sofraya önce evin erkekleri oturur yemeklerini yer ve işlerine dağılır, daha sonra evin hanımları otururmuş. Bu kadının hor görüldüğünden değil tamamen ataerkil aile yapısından gelen saygıdan dolayıdır. Sofrada misafir varsa ev sahibi misafirden önce sofradan kalkmaz, küçükler büyüklerden önce sofradan kalkamazmış. Yemek bittiğinde ise bilenler sofra duası yaparlarmış. Günümüzde ise kadın iler erkeğin beraber yemek yediği gözlemlenmiştir. Sofra duası geleneği devam etmektedir ( K.K. 3, 13, 26).
Eşme Köyü’nde düğünlerde genellikle çorba (mercimek, ezogelin, tarhana) et döner, pirinç pilavı, tatlı ( baklava, helva, tulumba), ayran ikram edilir. Bunun dışında sarma, sulu patates yemeği, nohut yemeği, kuru fasulye, tavuk ızgara vs. de ikram edilmektedir.
Köyde önceleri yapılan birçok yemek günümüzde unutulmuştur. Bunda köyden göç, evlilik durumunda kaynana ve kayınpederle birlikte değil de ayrı evlerde oturulması gibi sebepler sayılabilir. Eskiden maddi imkânsızlıklardan dolayı et ve et ürünlerinin alınamaması yemeklerin çeşidinde de belirleyici olmuştur (K.K. 3).
Eşme Köyü’nde yapılan yemeklerden bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

Kapama (Buryan)
Malzemeler: Pirinç, yağ, tuz, nane, pul biber, toz biber, köy tavuğu
Yapılışı: Köy tavuğu suda haşlanarak piştikten sonra didiklenir (kemiklerinden ayrılarak ufak parçalara bölünür). Tepsiye yağ konularak pirinç kavrulur. Daha sonra haşlanan tavuğun suyu pirince ilave edilerek içine tuz, pul biber ve toz biber ekilir. Üzerine didiklenmiş tavuk serpiştirilerek fırına (kuzine sobasına) atılır. Fırından çıkarılınca da  üzerine nane serpilerek servis edilir. Arzuya göre kırmızı etle de yapılmaktadır.

Bobçe ( Çömlekte kuru fasulye)
Malzemeler: Kuru fasulye, su, salça, kuru soğan, toz biber, nane, pul biber, yağ, tuz.
Yapılışı: Kuru fasulye çömleğe konularak üzerine su ilave edilir. Odun ateşinde pişmeye bırakılır. Daha sonra kuru soğan küp küp doğranıp yağda öldürülür. Salça, toz biber, pul biber ilave edilir. Haşlanan kuru fasulye de eklenip pişmeye bırakılır. Üzerine nane serpilip servis edilir.

Kolaç
Malzemeler: Un, tuz, su (haşlanmış nohut suyu) , maya.
Yapılışı: Un, haşlanmış nohut suyu, tuz iyice karıştırılır. Maya ilave edilerek mayalanmaya bırakılır. Mayalanan hamur simit şeklinde ya da yuvarlak olarak kızgın yağda kızartılarak servis edilir.

Közde Biber- Patlıcan
Yanan odun ateşine biber veya patlıcan konulur. Közlenince soyulur. İsteğe göre yoğurtlu ya da sirkeli sarımsaklı servis edilir.
Kobete
Malzemeler:
İç malzeme: Patates, pirinç, tavuk, tuz, pul biber, karabiber, kuru soğan, salça, sıvıyağ, nane.
Hamur malzemesi: Un, su, tuz
Yapılışı: Tavuk eti haşlanıp didiklenir. Kuru soğan küp küp doğranarak yağda kavrulur. Salçası eklenir. Ardından küp küp doğranmış patates de ilave edilerek kavrulmaya devam edilir.  İyice kavrulduktan sonra didiklenmiş tavuklar ilave edilir. Ardından pirinç de eklenerek bütün malzeme kavrulur. Suyu da konularak pişmeye bırakılır. Tuz, pul biber, karabiber ve nane eklenir. Açılan hamur tepsiye serilir. Ortasına iç malzeme konulur. Daha sonra tekrar bir kat açılmış yufka serilir. Kenarları bükülerek kapatılır ve fırına sürülür. Üzeri kızarıncaya kadar piştikten sonra fırından çıkartılarak servis edilir.

Sarayliya
Malzemeler: Un, su, tuz, süt, yumurta, tereyağı, ekşimik ( lor peyniri )
Yapılışı: Un, süt, yumurta, tuz karıştırılıp hamur kıvamına gelene kadar yoğrulur. Dinlenmeye bırakılır. Dinlenen hamur oklava yardımı ile açılarak yufka haline getirilip kurutulur. Kuruyan yufkalar toplanıp tepsiye serilir. İçerisine ekşimik konulup fırınlanır. Fırından çıkarttıktan sonra tereyağlı tuzlu su ( kaynar halde) üzerine dökülür. Ardından tekrar 5 dakika fırınlanıp çıkarılır.

Sütlü Bürek ( sütlü börek)
Malzemeler: Un, tuz, su, yumurta, süt, sıvı yağ
Muhallebisi için: Süt, un, yumurta, arzuya göre şeker ya da tuz
Yapılışı: Un, tuz ve su karıştırılarak hamur haline getirilir. Daha sonra bu hamurdan 10 adet yufka açılır. Aralarına sıvı yağ damlatılarak tek tek tepsiye dizilir. İlk önce açılmış yufkalardan daha küçük 4 yufka aralarına sıvıyağ damlatılıp üst üste konularak tek bir yufka olarak açılır ve tepsiye serilir. Daha sonra hazırlanan muhallebi üzerine dökülür. Son olarak üzerine 2 yufka daha açılarak muhallebinin üzerine konulur ve fırına verilir.




Kül Tatlısı
Malzemeler: Odun külü, soda, un, şeker, su, limon
Yapılışı: 1 yemek kaşığı odun külü elenip tülbente konularak bağlanır. Sıcak suyun içerisinde 1 saat kadar bekletilir. Daha sonra soda, un ve şekerden elde edilen hamur hazırlanan küllü suyun içine konularak fırınlanır. Şeker, su ve 2-3 damla limonu kaynatarak elde edilen şerbet ya da pekmezle ıslatılarak servis edilir.

Çerepene ( Mısır Ekmeği )
Malzemeler: Mısır unu, tuz, su (sıcak)
Yapılışı: Mısır unu elendikten sonra içerisine tuz eklenir. Kaynamış su (el içine girmeyecek kadar sıcak olmalı) yavaş yavaş ilave edilirken diğer yandan da kaşık yardımı ile karıştırılır. Mısır ekmeği için özel olan taşta ya da tepsiye dökülerek fırınlanır.

Nohutlu Ekmek
Malzemeler: Nohut, un, su, tuz, maya
Yapılışı: Nohutlar haşlanmadan önce dövülerek ufaltılır. Daha sonra kararana kadar haşlanır. Sonrasında tuzlu su ve unla elde edilen hamura ilave edilir. Kabarmaya bırakılır. Yağlanmış tepside fırında pişirilir.

Hamurlu Bürek ( Hamurlu Börek)
Malzemeler: Un, su, tuz, yoğurt, yumurta, yağ, pakmaya, ekşimik
Yapılışı: Un, tuz, su ve pakmaya hamur haline getirilip hemen açılır ve tepsiye serilir. Arasına ekşimik konulur. Üzerine yoğurt ile yağ ya da sadece yumurtanın sarısı iyice çırpılıp üzerine sürülür. Fırına atılıp kızarıncaya kadar pişirildikten sonra servis edilir.

Mantı
Malzemeler: Un, tuz, su, yağ, bulgur, tavuk, toz biber
Yapılışı: Bulgur ve tavuk beraber yağda kavrulur. İçine toz biber eklenir. Un, tuz, su karıştırılarak elde edilen hamur küp küp kesilerek içerisine tavuklu bulgur konulup kapatılır. Sıcak suda haşlanıp süzülür. Arzuya göre yoğurtlanarak yenilir.

Soğan Köftesi
Malzemeler: Kuru soğan, maydanoz, biber, un, tuz, soda
Yapılışı: Kuru soğan küp küp, maydanoz ve biber de küçük küçük doğranır. Un, tuz, sodadan elde edilen hamura karıştırılarak iyice yoğrulur. Hamurdan top top parçalar koparılarak tepsiye dizilerek fırına atılır ya da yağda kızartılır.

Patates Köftesi
Malzemeler: Patates, maydanoz, un, tuz, 1 adet yumurta
Yapılışı: Patatesler haşlanıp rendelenir. Üzerine yumurta kırıldıktan sonra un ilave edilerek hamur haline getirilir. Yağlanmış tepsiye dizilerek fırına verilir ya da yağda kızartılır.

Sirkeli Çorba
Malzemeler: Un, tuz, sirke, sarımsak, yoğurt, arzuya göre toz biber ya da salça
Yapılışı: Suyun içerisine 3-4 diş sarımsak atılır. Un ile yoğurt çırpılır. Kaynamak üzere olan suyun içine dökülür. Kaynamaya başlayınca da sirkesi ilave edilir.

Pirinç Çorbası
Malzemeler: Kırık pirinç, süt, tuz, yağ
Yapılışı: Kırık pirinç kaynatılmak üzere suya atılır. Kaynamaya başlayınca süt, tuz ve yağ ilave edilir. Arzuya göre limonla servis edilir.

Tespişte ( Pekmezli Tatlı )
Malzemeler: Pekmez (ılık suyla inceltilmiş), soda, un
Yapılışı: Ilık suyla inceltilmiş pekmez, soda, un karıştırıp hamur haline getirilir. Yağlanmış tepsiye dökülerek fırınlanır.

Kışlık Yiyecekler

Tarhana
Malzemeler: Biber salçası, domates salçası, ekşi yoğurt, ekşi maya, un, tuz, arzuya göre ise; kuru soğan, sarımsak, pul biber
Yapılışı: Malzemeler karıştırılıp hamur haline gelene kadar iyice yoğrulur. 3 akşam bekletilir. Bekletildiği her gün tekrar yoğrulur. 4.gün ise kopartılarak güneşe serilir. Güneşte kuruyan parçalar ufalanarak hazır hale getirilir.
Yufka
Malzemeler: Un, tuz, yumurta, suyla inceltilmiş süt
Yapılışı: Malzemeler karıştırılıp hamur haline getirilir. Oklava yardımı ile açılarak sacda pişirilir.

Kuskus
Malzemeler: İnce bulgur (kısırlık), yumurta, süt, tuz, un, su
Yapılışı:Kısırlık bulgur ılık tuzlu su ile kabartılır. Üzerine un ve yumurtalı süt kat kat dökülüp teknede elle yuvarlanarak hazır hale getirilir. Daha sonra temiz bir beze konularak üzerine su değmeyecek şekilde kazanda buharlanır. Buharlanan kuskus serilerek kurutulur.
Erişte (Makarna, Kesme)
Malzemeler: Un, yumurta, süt, tuz, su
Yapılışı: Malzemeler karıştırılıp hamur kıvamına getirilir. Ardından oklava yardımıyla incecik açılır ve açılan yufkalar ince uzun bir şekilde kesilir. Kesilen makarnalar kurutulur.
Tereyağı ve Ekşimik
Malzemeler:Süt, maya, su
Yapılışı: Süt ve maya ile elde edilen yoğurt yayığa konulur. Yazsa içerisine soğuk su, kışsa sıcak su konulur. Yayık 15-20 dakika döndükten sonra tereyağı elde edilir.
Elde edilen tereyağı tahta kaşık yardımıyla toplandıktan sonra altta kalan ayran kaynatılır. Böylece de ekşimik elde edilir.

Salça
Malzemeler: Domates, yağ, tuz
Yapılışı: Domatesler yıkanıp ortadan ikiye bölünür. Yanan ateşin üzerindeki salça kazanına atılır. Kaynayıncaya kadar karıştırılır. Kaynayan salça süzme makinesinden geçirilerek kabukları ve çekirdeğinden arındırılır. Saf hale gelince tekrar kaynatılır. Kıvamına gelip kalınlaşan salça sıcak sıcak kavanozlara doldurulup ters bir şekilde üstleri örtülerek soğumaya bırakılır.
Ekmek
Malzemeler: Un, su, tuz, ekşi maya
Yapılışı: Un, su, tuz, ekşi maya yoğrularak mayalanmaya bırakılır. Mayalanan hamurdan yapılmak istenilen büyüklükte kopartılıp yuvarlak hale getirilerek fırınlanır.

Pekmez
Malzemeler: Üzüm, özel toprak

Yapılışı: Üzümler teknede çiğnenip suyu alınır. İçerisine özel olarak kullanılan toprak konulduktan sonra 1 gün bekletilir. Bekletildikten sonra süzülüp kaynatılır. Böylece pekmez elde edilmiş olur.





ARAŞTIRMA SAHASININ TANITILMASI
1.1 Sakarya İli
Sakarya ili adını; aşağı havzasında bulunduğu, topraklarında Karadeniz'e dökülen ve il topraklarını G-K doğrultusunda ortadan ikiye bölerek kat eden Sakarya Nehrinden alır. Sakarya Nehri'nin ise adını nereden aldığına ilişkin bilgiler Frigler dönemine değin uzanmaktadır. Sakarya adının nereden geldiği ile ilgili görüşler şunlardır:
Eskişehir Çifteler ilçesinin 3 km GD yönünde antik Sangia şehri bulunuyordu. Buradaki kaynaktan çıkan sular önce küçük bir göl haline gelir, sonra akışa geçerek Sakarya Nehrinin kaynağını oluştururlar. Bu antik kentin adının nehre verildiği düşünülmektedir.
M.Ö. VII. yüzyıla kadar bölgeye hakim olan Frigler kutsal saydıkları nehir tanrıları Sangari adını vermişler. Frig ana tanrıçası Kibele'nin kocası olan Atis'i doğuran Sakarya Nehri'nin kızı Nana'dır. Bu isim önce Sangarios, sonra ise saldırgan manasına gelen Zakharion'a dönüşmüştür.
Başka bir rivayet M.Ö III. yy ve M.S.IV yüzyılları arası yöreye hakim olan Bitinya kraliçesi Sangarius'un adının verildiği şeklindedir.
Sakar Dede adında bir ermiş nehir üzerindeki köprüden geçerken parasız olması sebebiyle hakarete uğrar ve geçirilmez. Keramet gösterir, dua eder, nehrin yönünü değiştirir. Nehre bugün Erenler ilçe sınırlarında türbesi olan bu Sakar Dede'nin adı verilir.

Sakarya’nın Tarihi
1.İlk Çağlar
Anadolu birliğini ilk kuran Hititlerle Sakarya'nın da tarihi başlar. İç karışıklıklar sonucunda bölünen Hititlerden sonra bölgede Frigler hakim olmuştur. Friya hakimiyeti sone erdiğinde bölge Lidyalıların eline geçti. M.Ö. 6. yüzyılda Lidyalıları Pers İmparatorluğu yıkarak Anadolu'ya hakim oldular. Makedonya kralı büyük İskender M.Ö. 4. yy' da Persleri yenerek Anadolu'ya hakim oldu. Büyük İskender'in ölümünden sonra Bitinya Krallığı bağımsızlığını ilan ederek Sakarya'nın da bulunduğu bölgede hakimiyetini ilan etti. M.Ö 1. yy'da Roma imparatorluğu Bitinya krallığına son vererek bölgeyi topraklarına kattı.
Roma imparatorluğu ikiye bölündüğünde (M.S.365), Bitinya bölgesi Bizans İmparatorluğuna kaldı. İstanbul'u ele geçirmek gayesiyle gelen İslam orduları bölgeyi fethetmişlerdir. Bu hakimiyetler kalıcı olmamıştır. Alana zaman zaman Sasaniler de akınlar düzenlemiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan sonra Kutalmışoğlu Süleyman Şah Sakarya dahil tüm Anadolu'yu kontrol altına aldı. İznik'in başkent olduğu Türkiye Selçuklu Devleti kuruldu. Birinci Haçlı Seferinde İznik'i terk ederek başkenti Konya'ya taşıdı. Sakarya havalisi yeniden Bizans'ın kontrolüne girdi.
Yapılan kazılar ve bulgurların tarihi bilgileri sayesinde; bölgede MÖ 300 ile 395 yılları arasında başkenti Nikomedia (İzmit) olan Romalıların Bitinya eyaleti bulunmaktaydı. Kandıra, Kaynarca, Hendek, Karapürçek ve Taraklı’da rastlanan bazı bulgularca da bölgenin miladın hemen öncesi ve sonrasında Bitinyalıların egemenliğinde yaşadığı kesinleşmektedir. Bölgede inşa edilen Seyifler, Harmantepe, Tersiye, Paşalar, Çobankale, Mekece kaleleriyle, I. Justinianos’un 562 yılında Sakarya Nehri’nin üzerine yaptırdığı Beşköprü önemli tarihi kalıntılardır.

2. Osmanlı Dönemi 
13. yüzyılın sonlarına doğru Konur Alp, bugünkü Adapazarı Havzası'nı fethederek Türk hakimiyetini yeniden sağladı. İlk olarak batı Türkistan ve Azerbaycan'dan gelen göçebe Türk boyları buralarda köyler ve kentler kurmuşlardır. Adapazarı, Sakarya Nehri ve Sapanca Gölü'nden çıkan Çark Suyu arasında kalan yarımada biçimindeki kara parçası üzerinde kurulmuştur. 1563 yılına ait bir vesika ve 1581 yılında Akyazı Ada Kadılığı'na yazılan ve bu yöreden nahiye diye bahseden bir ferman şehrin tarihini anlatan ilk belgelerdendir.
Adapazarı yöresi başkent yakınında olduğu için üretim fazlası her şey İstanbul'a gönderilirdi. Özellikle tarım, hayvancılık ürünleri ve kereste açısından Sakarya çevresi önemliydi. İstanbul, İzmit ve Kefken tersanelerine yakınlığı çevreden çokça kerestenin üretilmesine neden olmuştur.
Osmanlı kumandanlarından Karamürsel Alp, Karamürsel'de kurduğu tersanenin kereste ihtiyacını Karasu-Adapazarı arasındaki ormanlardan karşılıyordu. Kereste işlerini takip için Adapazarı'nda Kereste Eminliği kurulmuştu. Elde edilen tomruklar Sakarya Nehri üzerinden Karadeniz'e, oradan İstanbul'a Tersane-i Amire’ye ulaştırılıyordu. Gemi küreği yapım işi Karasu'ya verilmişti. Tomrukların tamamı başkente gönderilmez, Sakarya ağzında (Yeni mahalle) gemi yapım ve onarımı yapılırdı. Sakarya'dan Tophaneye top arabalarının ahşap parçaları hazırlanır ve gönderilirdi.
Evliya Çelebi Sakarya yöresinden “ağaç denizi” olarak bahseder. Yöreyi gezen Fransız kontu A.De. Moustier şunları 1862 yılında yazmıştır: "Adapazarı nehrin kenarında 10.000 kişilik bir kent. Ceviz ağacı bol fakat kesilenlerin yerine yenileri dikilmiyor. Bu gidişle Adapazarı ağaçsız kalacak." Adapazarı'nda o yıllarda ceviz ağacından tabanca ve tüfek kabzası yapılmaktaydı.
İkinci Beyazıt Köprüsü: Osmanlı zamanından kalan köprü tarihi açıdan önemlidir. Geyve ilçesinde Alifuatpaşa kasabasında II. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Sakarya Nehri üzerine yapılan köprü 15 gözlüdür, uzunluğu 196,5, genişliği 5,5 metredir.

3.Kurtuluş Savaşı
Adapazarı yöresi Kurtuluş Savaşı’na; Ali Fuat Cebesoy, Hasan Cavit Bey, Sırrı Bey, Çerkez Sait Bey, Metozade Hüseyin Bey, Koçzade Mahmut Bey, Abdurrahman Bey, Kaymakam Tahir Bey, Cevat Bey, Kazım Kaptan, Halit Molla ve İpsiz Recep gibi kahramanlarıyla katkıda bulunmuştur.
İlçede ilk müfrezeyi kurma görevi Yüzbaşı Ramiz, Yüzbaşı Rauf, Doktor Raik'e verilmiştir. Onlarda Meto Hüseyin ve Mehmet Beyin katkılarıyla bu görevi yerine getirdiler. Geyve, Hendek ve Adapazarı'nda Kuvay-ı Milliye teşkilatı aynı zamanda kuruldu. Bölgenin önde gelenleri Ankara’ya Mustafa Kemal’e bağlılık telgrafı çektiler.
Bölgede Ermeni ve Rum çeteciler ile mücadele için Türk milis güçleri oluştu. Akyazı, Hendek ve Sapanca çevresinde Kazım Kaptan kuvvetleri, Kaynarca yöresinde Halit Molla, Kandıra ve Karasu çevresinde İpsiz Recep Ermeni ve Rum çeteleri ile mücadele ettiler. Anzavur Ahmet üçüncü ayaklanmasında Adapazarı üzerinden Geyve boğazını ele geçirmek için saldırmış, Çerkez Ethem tarafından bozguna uğratılmışlardır. Hendek’i ele geçiren Anzavur, Ethem tarafından püskürtülmüştür.
İzmit’i işgal eden 11. Yunan Tümeni, 24 Mart’ta Sapanca ve Kırkpınar'ı, 25 Mart tarihinde Adapazarı'nı işgal etti. Milli kuvvetler Yunan ilerleyişini durdurmak amacıyla Sakarya Nehri üzerindeki ahşap olan Tavuklar ve Taşlık köprülerini yaktı. Nehri geçen ilk Yunan birlikleri milis güçlerce geri püskürtüldü.
Bölgeyi işgalden kurtarmak amacıyla yeni bir kolordu kurulup başına Albay Kasım Bey atandı. Yunan kuvvetleri Bursa’ya doğru çekilmek amacıyla Adapazarı’na toplanmaya başladılar. Çekilme sırasında şehrin yakılmasını önlemek için tedbirler alındı. 21 Haziran sabahı erkenden üç kol halinde Milli kuvvetler Adapazarı’na girdi. Küçük çatışmalarla şehir kurtarıldı. Kazım Kaptan, Osman Kaptan ve Molla Halit güçleri şehirde asayişi sağladı.
25 Mart tarihinden, 21 Hazirana kadar 3 ay süren işgalden kurtuluşu için Sakarya’da 21 Haziran Kurtuluş Günü olarak kutlanmaktadır

4.Cumhuriyet Dönemi
Sakarya, 1954'te il oldu. 14 Ocak 2000'de çıkarılan 593 sayılı kanun hükmünde kararname ile büyükşehir unvanı kazandı. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 20 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.

5.Adaköy’den Sakarya’ya
1324: Orhan Gazinin fethiyle kurulan Ada Karyesi (Adaköy).
16. yy: Ada nahiyesi
18. yy: Ada kazası, Kocaeli vilayetine bağlı.
1868: Adapazarı Belediyesi Kocaeli'ye bağlı ilçe.
1954: Adapazarı merkez ilçesi yeni kurulan Sakarya ilinin merkezi.
2000: Adapazarı Büyükşehir Belediyesi kurulur.
2008: Adapazarı ilçe belediyesi, Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin alt kademe belediyesi olur. Kentin adı Sakarya’dır artık.
2014: 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı yasa ile yeni değişiklikler olmuştur. 2014 mahalli idareler genel seçimi sonrasında büyük şehir belediyesi Sakarya il mülki idare sınırlarındaki tüm alanda hizmet vermeye başlanmış, ilin tüm ilçe belediyeleri büyükşehire bağlanmıştır.

Coğrafi özellikleri
İlin topoğrafyası üç ana kısımda incelenir: 1.Kuzeydeki alçak tepelik alanlar, 2.Orta kısımda Adapazarı ovası düzlüğü, 3. Güneyde engebeli dağlık alanlar. Kuzey Anadolu Fay hattının kuzeyinde olmak üzere, batıdan Kocaeli platosu Sakarya nehrine kadar ilerler. Çam Dağı kütlesi hariç kuzey Kısımlar Kocaeli platosunun devamı durumundadır.
Adapazarı ovası (Akova) Sakarya nehrinin taşıdığı alüvyonlarla oluşmuştur. İzmit körfezi ve Sapanca Gölü’nün devamı olan Adapazarı ve Düzce ovaları tektonik oluşumlu ovalardır. Ovada 400 metreye kadar alüvyon çökeller yer alır. İl topraklarının %34'ü dağlar, %44'ü platolar, %22'si dağlar tarafından oluşturulur.

İklim ve Bitki Örtüsü
Sakarya ilinin Karadeniz kıyılarında Karadeniz iklimi, güney kısmında Marmara tipi Akdeniz iklimi etkilidir. Kuzeyde fındık yetiştirilirken, güney ilçelerinde bir kısmı zeytin bahçesi olan meyve bahçeleri yaygın olması bunun göstergesidir. İl merkezinin güneyinde yer alan Samanlı dağları ve Keremali dağları Karadeniz iklim etkisinin güneye ulaşmasına engel olur. İlin güney bölümüne İznik Gölü yönünden Akdeniz hava kütleleri ulaşır. Yağış Kuzeyden güneye doğru azalır: Karasu'da 1000 mm, Merkezde 840 mm, Geyve'de 600 mm'ye düşer. Hakim rüzgar yönü KKB'dır. Bağıl nem ortalaması %72'dir. Yıllık sıcaklık ortalaması 14,2 C'dir. Ocak ayının fazla soğuk olmaması (5.9 °C), Temmuz sıcaklıklarının yüksek olamaması (23.3 °C), yıllık sıcaklık farkının düşük olması (17.4 °C), Karadeniz iklimi etkisindendir. Yağışın mevsimlere dağılışı: %31 kışın, %26 sonbahar, %22 ilkbahar, %21 yaz. Bu dağılım Karadeniz yağış rejiminin özeliklerini yansıtır. Yağışın %95,9'u normal, %3,7'si sağanak şeklindedir. Yıllın 133 günü yağışlıdır.
Sakarya’da iklimin etkisiyle nemcil Karadeniz Ormanları hakimdir. Ağaç türlerinden kayın, gürgen, meşe, dişbudak, kestane, ıhlamur, kavak, kızılağaç bulunur. Ağaççık ve çalı türlerinden taflan, defne, üvez, kızılcık, ormangülü, şimşir, yabani fındık, mürver, kocayemiş bulunur. Orman alanının dışında az da olsa makiler bulunur. Maki türlerinden kocayemiş, şimşir, akdiken, ardıç, çobanpüskülü, kermez meşesi, böğürtlen, dikenli mersin, ayı üzümü ve ormangülü bulunur.
Sakarya ormanlarında yaban hayvanlarından; geyik, karaca, ayı, kurt, domuz, tilki, çakal, sansar, porsuk, tavşan, sülün, keklik, bıldırcın, üveyik, güvercin, sığırcık, kirpi, saksağan, şahin, doğan, baykuş, yaban kazı, ördek yaşar.

1.1.1. Geyve İlçesi
İlçenin ismi Rumca “Gekve” kelimesinden gelmektedir. Türk dilinde söylene söylene “Geyve” olmuştur.
Geyve’ nin Tarihi
Geyve Türklerce 1312 'de Osman Gazi Devrinde Osmanlı topraklarına  katılmıştır. Tarihi olarak 150 akçelik bir Kazayı Şerif olduğu kaydedilmiştir. 1839’da kaza olmuş ve 1954 yılına kadar Kocaeli iline bağlı iken bu tarihte Sakarya İline bağlanmıştır.1988 yılında Taraklı ve Pamukova Geyve’den ayrılarak İlçe olmuşlardır.35 km’lik bir yolla Sakarya'ya bağlıdır. Milli Mücadelenin önemli merkezlerinden biridir.
İstiklal Harbi komutanlarından Ali Fuat CEBESOY Paşa şimdi kendi adı ile anılan kasabada karargâh kurarak milli mücadelede mühim vazifeler ifa etmiştir. Bunun neticesinde Geyve işgal görmemiş, düşman buraya yaklaşamamıştır.
Coğrafi Özellikleri
Geyve merkezinin rakımı 80 metre, yüzölçümü ise 780 km2’dir. Arazinin Sakarya nehri boyunca Bayat, Eşme ve Doğantepe arasındaki takriben %20’lik kısmı ova, bakiye %80’i ise dağlık ve ormanlıktır. İlçenin Doğusu Taraklı ve Karapürçek, Batısı Pamukova, Kuzeyi Adapazarı (Sakarya Merkez) ve Sapanca, Güneyi ise Osmaneli ve Gölpazarı ilçeleri ile hemhuduttur. İklim genelde ılıman ve yağışlıdır. Akdeniz, Karadeniz ve Karasal İklimlerin karışımıdır.

İklim ve Bitki Örtüsü
İlçenin iklimi, Türkiye’de görülen Akdeniz, Karadeniz ve İç Anadolu Karasal iklimlerin karışımı olup geçit bölgesi özelliği gösterir.İlçenin doğal bitki örtüsü genellikle ormandır. İlçede verimli topraklar ve sahip olduğu iklim özellikleri nedeni ile turunçgillerin dışında hemen tüm ürünler yetiştirilir. Üretimi yapılan başlıca ürünler; bağcılık, meyvecilik (elma, ayva, şeftali, kiraz), sebzecilik ve hububattır.

1.1.1.1.Eşme Köyü
Tarihi
Eşme Köyü Ermeni seyyah ve yazar H.S.EPRİGYAN’a göre 1902 yılında Geyve ziyareti esnasında Geyve’nin tüm köylerini araştırarak ve gezerek tarihlerini gün yüzüne çıkartmış ve belgelendirmiştir. Osmanlı imparatorluğu sultan II. Abdülaziz döneminde İzmit sancağına bağlı Geyve kazasının Ortaköy sınırları içinde yer alan Eşme mevkii rivayet edilen yerde Ortaköylü 14 Ermeni ortak tarafından 1286 (1866) tarihinde arazileri satın alınarak kurulmuştur. Sonradan Ortaköy’den 100 dolayında Ermeni ailesi, 50 dolayında Rum ailesi köye yerleşmiştir. Eşme Köyü’nün ilk muhtarı 14 Ermeni ortaktan biri olan Avadis Ağa namıyla rivayet edilen ipek fabrikası ve ipek böcekhanesi sahibi Avadis Karabeyan köyün ilk muhtarı olmuştur. 1287 (1867) tarihinde İzmit müşiri (valisi) Zekeriya Paşa tarafından Ermeni kilisesi ve Ermeni mektebi yapılması için ödenek çıkartılmıştır. Kilise hemen inşa edilip adı “Tanrının Kutsal Annesi” olmuştur ve bu kiliseye Nicomedia’lı (İzmitli) papaz St.Theodoros tayin edilmiştir. Eşme Köyü yakınlarında tarihi bir özellik olarak gerçek bir rivayete göre büyük bir kayada “Meryem Ana’nın Gözyaşı” mağarası aranmaktadır. Meryem Ana’nın Hz.İsa’yı bu kayada bulunan mağarada emzirdiği rivayet ediliyor.
Eşme Köyü’ne ilk Rumeli mübadilleri 1893 yılında Osmanlı-Rus Harbi’nde Eşme Köyü’ne gelmeye başlamıştır. Köyde üç farklı medeniyet (Ermeni, Rum ve Müslüman) bir arada yıllarca yaşamışlardır. 1919-1922 Kurtuluş Savaşı itibarıyla Selanik, Serez, Sevren, Karacaova ve Vodina’dan gelen Rumeli mübadilleri yerleştirilmiştir. Köy evleri Ermeni mimarisine göre iki ve üç katlı olup üst kat yaşama alanı, giriş kat (zemin) ipek böceği bakımı ve hayvan barınağı olarak tasarlanmıştır. 1919-1922 Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Eşme Köy kilisesi papazı St.Theodoros Türklerle beraber yaşamaya başlar ve Eşme köyünde kalır. Herkes ona Nebi Dede demektedir ve köyün sünnetçisi olmuştur. 29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in ilanı ile köye ilkokul ve cami yaptırılmıştır.


Coğrafi Özellikleri
Sakarya havzasını çevreleyen tepelerin üstüne kurulmuş olan Eşme, çevresine göre hayli yüksekte ve eğimli bir araziye sahiptir. Köyün yollarının çoğu yokuştur. Ancak köyün altyapısının yeterli olması ulaşımı etkilememektedir. Sakarya ili merkezine 30 km., Geyve ilçesine 3 km.,Taraklı ilçesine 35 km., Pamukova ilçesine 10 km. uzaklıktadır.